Yaşar İlksavaş – Diren Sanat – Hepimiz biraz Joko muyuz?

İlk oyunları Wolfgang Borchert’in, bir özel tiyatronun pek de oynamayı göze alamayacağı, Kapıların Dışında adlı oyunuydu. 3D teknolojisiyle sahnelenmiş olan oyun, bir askerin uğrunda savaştığı toplum tarafından dışlanmasını, kapıların dışına atılmasını anlatıyordu. İkinci oyunları, Ariel Dorfman’ın Karanlığın Ötesinden Gelen Sesler’iydi. Oyun, seyircisini haksızlıklara karşı direnmeye çağırıyor, yaşanan acıları görmezlikten gelip sesimizi çıkartmazsak vahşetin ta yakınımıza kadar gelebileceğini, hattâ bizi de içine alabileceğini anlatıyordu. Son oyunları Roland Topor’un Joko’nun Doğum Günü de sosyal içerikli, ağır mesajlar içeren, güldürürken seyircisini koltuklarında tedirgin eden bir oyun.

Joko bir su deposunda çalışmaktadır. Bir sabah, her zamaki gibi, evinden çıkıp işine giderken köşeden çıkan bir adam sırtına atlar ve kendisini bir ücret karşılığı otele kadar taşımasını ister. Joko bunu önce şiddetle reddeder, bir yük hayvanı gibi kullanıldığı için kendini aşağılanmış hissetmiştir, onuru kırılmıştır. Ama o da paranın çekiciliğine kapılır, su deposundaki iş arkadaşları gibi bu işi yapmayı kabul eder. Müşterileri, ne olduğu belirsiz kongre üyeleri, bir aristokrat, bir burjuva kadın ve bir doktordur. Zamanla Joko ve müşterileri arasında garip bir bağ kurulur; birbirlerine bağlılıkları onları korkunç, tuhaf, Joko’nun ailesini de içine çekecek durumlara sürükler…

Joko’nun Doğum Günü Topor’un gerçeküstü ve absürd bir oyunu. Yarı eğlenceli, yarı alaycı, şaşırtıcı ve tedirgin edici bir oyun. Desinatör, ressam, romancı, dramaturg, şair, şarkı sözü yazarı, senarist, yönetmen ve oyuncu Topor bu yapıtını önce roman olarak yazmış, sonra yine kendisi oyunlaştırmış. Oyun ezen-ezilen, güçlü-güçsüz, efendi-köle… ilişkilerinden yola çıkarak ciddî bir kapitalizm eleştirisi yapmakta. Güçlünün güçsüzü elinden geldiğince sömürmesinden yola çıkarak aşağılık insanoğlunu sahneye getirmekte.

Oyunu Mine Kırıkkanat’ın güzel türkçesinden izliyoruz. Oyunun özgün adı “Joko fête son anniversaire”. “Anniversaire” hem yıldönümü, hem de doğum günü anlamına gelen bir sözcük. Oyunun ilk bölümünde annesi Joko’nun işe girişinin yıldönümünü kutlamaya hazırlanır. Bu da çok acıdır aslında; çünkü anne oğlunun ezilmesinin, emeğinin sömürülmesinin, kullanılmasının yıldönümünü kutlamak istemektedir ve neyi kutladığının farkında değildir. Oğlu eve para getiriyor ya, gerisi hiç önemli değildir onun için. O da sömürmektedir Joko’yu. Oyunun sonunda “Doğum günün kutlu olsun,” der. Joko artık yeni bir hayata doğmuştur. Başkalarını bir kez sırtında taşımayı kabullenmiştir ya, bundan geri dönüşü yoktur artık. Gökyüzünü gören gözleri bundan böyle hep yeri görecektir.


Yıllar önce bu oyunun metnini okuduğumda hep “nasıl sahnelenir?” diye düşünmüştüm. Yazar yol göstermesine gösteriyor ama sahnelenmesi oldukça güç bir metin bu. Ersin Umut Güler bu çok zor rejinin altından büyük bir başarıyla kalkmış. Oyunda var olan Kafkaesk havayı, atmosferi çok başarıyla yaratmış sahnede. Oyuncuları arasında büyük bir oyun birlikteliği sağlamış. Verilen mesajların altını kalın çizgilerle çizmekten kaçınmış. Hiç aksamayan, black-out’lara yer bırakmayan, su gibi akan ve seyirciyi içine çeken, övülesi bir reji uygulamış. Selçuk Göldere’nin hareket tasarımının da kendisine çok yardımcı olduğunu söylemem gerek.

Joko’nun Doğum Günü dekoru, kostümü, müziği, koreografisi ve rejisiyle her ögenin birbirini tamamladığı çok başarılı bir ortak çalışma. Dekor, Topor’un kendine has illüstrasyonlarına uygun bir biçimde düşünülmüş ve tasarlanmış. Oyunun akışına çok yardımcı bir çalışma.

Oyunculara gelince; çok zorlu bir süreçten geçtikleri belli. Akıl almaz bir performans ve muhteşem bir uyum izliyoruz sahnede. Tolga İskit “Joko”yu tüm saflığıyla, ezilmişliğiyle, çaresizliğiyle, tüm katmanlarıyla kusursuz yansıtıyor. Ayrıca, harcadığı bedensel güç için de kendisini kutluyorum. Aristokrat’ta Efe Ünal, Doktor’da Cenk Dost Verdi rollerinin kendilerine sağladığı olanakları sonuna kadar kullanmışlar. Unutulmaz birer kompozisyon çiziyorlar.

Joko’nun Doğum Günü bu yılın en önemli ve görülmesi gereken oyunlarından. Sahne gerçeğiyle yaşam gerçeğinin bire bir kesiştiği, tiyatroda neyin nasıl anlatılması gerektiğini, tiyatro dilinin ne olduğunu gösteren bir oyun.

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir